SICAK GÖZYAŞLARI

Aralık 12, 2025 - 10:04
Aralık 12, 2025 - 14:28
 0  10
SICAK GÖZYAŞLARI

Sabahın ilk saatlerinde hastane koridorları görevli hastane personeli ve birkaç hasta yakını dışında neredeyse bomboştu. Çıt çıkmaz bir sessizlik koridorlara sis misâli çökmüştü. Demir'in göğüs kafesi ise mahşer yeri gibiydi. Annesinin güzel yüzünün hayali, yaşadıkları hatıralar, birlikte geçirdikleri güzel günler, morga doğru attığı her adımda zihninin köşelerinden bir bir ortaya çıkıyor ve göğüs kafesinin içine doluşuyorlardı.

   Morga geldiklerinde Demir Sertaç'a içeriye yalnız girmek istediğini söyledi. Sertaç her ne kadar onu yalnız bırakmak istemese de onun bu isteği karşısında diretemedi. Cüssesiz, kel adamın ardından odadan içeri giren Demir, kapıyı kapatarak etrafına bakındı. Göze batan tek şey, üst üste ve yan yana dizilmiş sekiz bölmesi bulunan, büyük bir dikdörtgen şeklindeki dolaptı. Bir nevi buzdolabıydı bu. Tek farkı, içine ölen insanların konulmasıydı. Görevli adam kapısını açacağı bölmenin üzerine iliştirilmiş kağıda göz attı. Ardından da bölmenin kolunu tuttu. Kolu aşağıya doğru bastırmaya başladığı o kısacık anda, Demir'in ayak uçlarından kafa derisine kadar bütün vücudu titremeye başladı. Buz kesen parmaklarını, göğsünü delip dışarı fırlayacakmış gibi atan kalbini hissedebiliyordu. Bölmenin kapısı açıldığında bayılmasına ramak kalmış ama kendini toparlamıştı. Kapı açıldı ve kel adam kızaklı sedyeyi kendine doğru çekerek cesedi dışarı çıkardı. Demir, annesinin cansız bedeninin yanına doğru ağır ağır yürüdü. Yanına gelip üzerinde örtülü olan beyaz çarşafı hafifçe aşağıya doğru çekti. Annesinin, tüm kanı çekildiği için beyazın en solgun tonuna bürünen yüzü tam karşısındaydı. Ona doğru eğildi. Önce yanağına, sonra alnına bir öpücük bıraktı. Ardından da kendini daha fazla tutamayarak ağlamaya başladı. Ardı arkası kesilmeyen gözyaşları, yanaklarından süzülerek annesinin yüzüne düşerken, sıcak gözyaşları onun soğuk bedenini ısıtmaya yardımcı olur ve belki onu geri getirir diye umutlanmıştı içten içe. Oysa sadece bir umuttu bu. İşe yaramayacağının bilinmesine rağmen umut edilen çocukça bir umut..

"Bırakma beni anne. Ne olur bırakma." 

   Demir kırkdokuz yaşındaydı ve o yaşına gelene kadar hayatının bazı dönemlerinde zor şeyler yaşamıştı. Fakat ölmüş bir anneye son bir kez dokunmanın, son bir kez sarılmanın, onu son bir kez öpmenin ve kokusunu son bir kez içine çekmenin zorluğu ile kıyaslandığında, o zorlukların her birinin boşa olduğunu anlamıştı. Annesinin ardından tüm yakarışları boşunaydı. O gitmişti ve bir daha geri gelmeyecekti.  

   Demir'in haykırışlarını kapının ardından duyarak içeri giren Sertaç, onun koluna girdi ve eğildiği yerden ayağa kaldırdı. Sonra da odadan çıkardı. Cüsseden yoksun kısa boylu kel adam ise kadının boynuna kadar sıyrılan çarşafı tekrardan üzerine örttü ve kızaklı sedye üzerindeki cansız bedeni o soğuk bölmenin içine geri koydu.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow