VATANIN VE BAĞIMSIZLIĞIN SEMBOLÜ

Mart 12, 2025 - 14:08
Mart 14, 2025 - 14:33
 1  740
VATANIN VE BAĞIMSIZLIĞIN SEMBOLÜ

Bayrağımıza kırmızı rengini veren o parçalanmaz, bölünemez bir bütün olmasını sağlayan şey vatanımız için dökülen şehit kanlarıdır. İstiklal Marşımız onun bölünemez ve ilelebet var olacağının yegâne temsilcisidir. 

Onun uğruna can veren askerler, kadınlar, çocuklar yani tüm halk bu vatan için can verdi. Kimsenin ağzından ‘’keşke yapmasaydım’’ diye bir cümle çıkmadı. Herkesin tek gayesi bu vatanin bölünemez bir bütün olduğunu dünyaya kanıtlamaktı. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kendini kanıtladı. Yunan Yüzbaşı Kanellepulos’un hatıra defterinde şunlar yazıyordu; “Türk topçusu susmuyor, titreyerek güneşin batışını bekliyoruz.” Onun batmasını beklediği güneş bizim için yeniden doğuyordu. O yeniden doğan güneş biz yeni nesillere önderlik ediyordu. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki, “Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığa var olmalarının yegâne şartı olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan, yaşamamıştır. “Bizim için var oluşumuz ayağa kalkıp biz buradayız dediğimiz Kurtuluş Savaşında vermiş olduğumuz mücadeledir. Yere düşen bir damla kan, bir damla gözyaşı işte buraya vatan dememizin amacı budur. Ne demişler ‘’Toprak parçasına bir damla kan, bir damla gözyaşı düşmedikçe ben oraya vatan demem. Eğer vatan dersem, onu asla zalime teslim etmem.’’ 

Yegâne temel istiklaldir ve istiklal olarak da kalacaktır. 29 Ekim 1923 akşamı dünyanın en büyük lideri tarafından Cumhuriyet ilan edildi. Yeni kurulan Türk Devletinin mücadelesine destek olmak için yeni seçilen vekiller savaş alanını dolaşmaya başladılar. Askerler ile yaptıkları sohbetlerde morallerinin kötü olduğunu, imkansızlıklar içinde savaştıklarını görmüşlerdir. Bu Millî Mücadele sırasında askerimizin cesaretini ve kararlılığını arttırarak, Türk halkının Millet olma şuurunu ve imkânsızlıklar, umutlarını arttıracak bir marşa ihtiyaç duymuşlardır.  

Bu marş aynı zamanda askerlerimizin özgüvenini yerine getirmek, tekrarladıkça var olma savaşının önemini kavrayacak ve kanının son damlasına kadar neden olan savaşlarını kendilerine nitelikte olmalıydı.  

Vekillerin Milli Marş yazma önerisi ile ilk olarak 1920 yılında İsmet İnönü tarafından meclise teklif edilmişti. Teklif edilmekle kalmayıp neden böyle bir marş yazılması gerektiğinin nedeni de açıklanmıştır. Bunun üzerine Milli Marş yazılması kabul edilmiştir. Bu görev Maarif Vekilliğine (Millî Eğitim Bakanlığına) verilmiştir. 1921 yılının başlarında milletin bütün duygularını dile getirecek bir yarışma yapılması için gazetelere ilan verildi. İlanda Milli Marşın sözleri için 500 lira ve şiirin yarışmaya bestelenmesi için 1000 lira ödül konulmuştur. 

Yarışmaya ülkenin her tarafında 724 eser katılmıştır. TBMM bu eserlerden hiçbirini Milli Marş olarak kabul etmemiştir. Bu yazılan 724 eserden hiçbiri Türk milletinin verdiği mücadeleyi ve yaşadıkları duyguları dile getirmiyordu. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Burdur Millet vekili Mehmet Akif Ersoy’un para ödülünden dolayı yarışmaya katılmadığını öğrenir. Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy’a bir mektup yazarak yarışmaya katılacağı taktirde para ödülü verilmeyeceğini söyler. İstekleri kabul gören Mehmet Akif Ersoy Tacettin dergahındaki odasına kapanır ve 1910 yılından beri halkın bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak Milli Marşı yazmaya başlar.  

Mecliste, yolda, evde, camide, uykusunda bile sürekli aklında bu konu vardı. Mehmet Akif Ersoy ile kalan Hafız Beki Efendinin anlattığına göre, bir gece uykusundan uyanan Mehmet Akif kâğıt bulamayınca yer yatağının yan tarafındaki duvara marşın dizelerini yazmıştır. Mehmet Akif Milli Marşı yazdıktan sonra meclise sunulmuştur.  

Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı marşı okuyan askerler derinden etkilenmişlerdir. 

Ayrıca komisyondaki 7 adet şiiri meclis kürsüsünde okumaya değer bulmuştur. Hamdullah Suphi tarafında Mehmet Akif Ersoy’un şiiri birinci sıraya konulmuştur. Her mısrası ayrı bir alkış alan şiir her defasında daha büyük bir coşku ile tam 4 kez okunmuştur. Diğer 6 şiirin okunmasında hakkında alınan karardan da vazgeçilmiştir. 

1 Mart 1921 tarihinde olan “toplantıda okunan şiir 12 Mart 1921 tarihli toplantıda Milli Marş olarak kabul edilmiştir ve İstiklal Marşımız tekrar ayakta okunmuştur.  

     Yarışmadan sonra Mehmet Akif Ersoy kazandığı ödülü Yeşilay Cemiyetine bağışlamıştır. Bu destan kimileri için Sarıkamış, kimileri için Dumlupınar, kimi nefesler içinse bir emire hitaben oluşur. 

Ya İstiklal Ya Ölüm! Gerek dizesi gerek yazılış şekli ile ülkenin yegâne temelini oluşturan ay yıldızlı, şanlı bayrağı onurlandıracak bir eser yazılmıştır. Bu eser gerek yazıt haliyle okunduğunda gerekse bestelendiği haliyle (1924 yılında Ali Rıfat Çağatay) ve son beste halini alarak (1930 yılında Zeki Güngör) Yüce Türk milletinin yegâne sarsılmaz temellerinden birini oluşturmuştur. 

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşında gerek Arapça gerek bazı sembol değer taşıyan dönemlerine ve hecelerine önem vererek yazdığı bu eser de “Hz. Muhammed (s.a.v) Peygamber efendimizin doğumu olan 571” heceden aynı zamanda İstanbul’un Fethi olan 1453” harften oluşmaktadır. Bu tarz ekstra motifler ile daha çok anlam kazanan eserimiz daha birçok şanslı ordu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez bir bütünü olan tarihinde bazı parçalarını da beraberinde getirmektedir.  

Gerek dini gerek örf ve adetlerimizi gerekse ideolojimizi ortaya koyan bu eserde “Manda ve Himaye kabul edilemez” dediğini su mısralardan anlayabiliriz.  

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. 

Hangi Çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.”  

Tabi ki ayni eserde ayni kıtasını tamamlarken adeta Ergenekon Ovasında yaşayan büyük Gök “Türk Devletinin destanına (M.S. 6 yy ’da) 

“Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım.”  

Sözlerine yer verilmiştir. Bu taçlandırıcı hareket adeta bastığımız toprakların anlam ve önemini bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. 

İlerleyen kıtalar da gerek Farsça anlam kullanarak bu eserin gerçek bir tarih olduğunu ayrıca vurgulamıştır. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün reformcu adımları ile gelen inkılapları ile bağımsızlığı ile tüm dünyaya vurgulanmıştır. 

ELANUR ÖZTÜRK

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Elanur Öztürk Elanur Öztürk, yazma yeteneğini ortaokul yıllarında keşfetti ve bu yeteneğini geliştirmek için 2019 yılında yazarlık eğitimi aldı. Eğitimin sonunda, “Umut Veren Genç Yazarlar” adlı derleme öykü kitabında eseri yayımlandı. 2021’de ilk romanı “Petunya” okuyucularla buluştu. Dört yıllık bir aranın ardından, 2025 yılı Ocak ayında Fikir İzleri topluluğuyla tanıştı ve bu topluluğun dergisinde köşe yazarlığı yapmaya başladı. Aynı zamanda Edebi Dergi’de ve çeşitli derlemelerde eserleri yayımlanmaya başladı. Bu süreçten sonra, ikinci kitabı olan öykü kitabı “Begonvil”i KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık)üzerinden yayımladı. Şu anda da “Petunya”nın devamı olan “Gardenya” üzerinde çalışıyor. Yazarlık, onun için sadece bir meslek değil, bir misyon; hayata karşı solmuş ya da solmaya yüz tutmuş insanların umutlarını yeniden yeşertmek ve onlara ilham vermek en büyük amacı.