Kızıl Maske

Cüneyt Baskomiser ve ekibi bu defa Kızıl Maske adında bir seri katilin peşine düşer.

Eylül 28, 2025 - 17:49
Eylül 30, 2025 - 17:35
 0  9
Kızıl Maske

Sırtında hissettiği soğuk duvara biraz daha sokulup ses çıkarmaktan korkarak sımsıkı kapattığı dudaklarından ellerini çekip titreyen elleriyle cebindeki telefona ulaştı. Tuşlara zorlukla dokunup arama tuşuna bastığında yaslandığı duvardan sürünerek yere çöktü. Saniyeler sonra açılan ahizeyle, “Yardım edin! Beni öldürecek!” diye fısıldadı. Ama sesi karşı tarafa zor gidiyordu. “Derin bir nefes alıp sakinleşin hanımefendi ve bir daha söyleyin.” Diyen ses daha iyi duyabilmek için önündeki cihazın sesini biraz daha açıp hoparlöre aldı. Şimdi merkezdeki herkes korku içinde kalmış kadının sesini duyuyordu. “O- Onu öldürdü! Aman Allah’ım gözlerimin önünde onu öldürdü!” diye ağlamaya başladı. Sakinleşmek bir yana panik atak geçiriyordu. Çağrıya cevap veren çalışan bir yandan yanındaki iş arkadaşına dönüp telefonu gösterdi. Komutu alan arkadaşı telefonun izini takip edip en yakın ekibe haber verdi. “Hanımefendi adınızı öğrenebilir miyim?” diye sordu, soğukkanlılığını koruyan acil çağrı merkezi çalışanı olan genç kız. Bu işe başlayalı neredeyse beşinci yılı deviriyordu. Ve bu beş yılda birçok asılsız ihbarlar geliyordu. Hem gerçekten ihtiyacı olanları ihmal ediyor hem de ciddi konuları kötüye kullananlar oluyordu. Şimdiden çok yıprandığını hissetmişti. Bu süre boyunca gerçekten acil yardıma ihtiyacı olanlar elbette vardı. Günün sonunda birilerine yardım etmiş olma hisside olmasa çekilecek iş değildi. Şimdi ise telefonun diğer ucunda gerçekten çok korkmuş biri vardı ve kaçıncı kez olduğunu hatırlamadığı o korku, onu da yine esir almıştı. Elinden geldiğince eğitimde öğrendiklerini soğukkanlılığını koruyarak uygulamaya çalıştı. “Onu öldürdü, şimdi beni öldürecek.” Gözyaşları içinde ağlayan kadını sakinleştirmek için ne yapabileceğini düşündü. Zira bu şekilde nasıl yardım edebileceğini bilmiyordu. Sağlıklı bir bilgi almak neredeyse imkânsızdı. Korku içinde kalmış kadın aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu. “Hanımefendi size bu şekilde yardımcı olamam. Biraz sakinleşip isminizi söyleyebilir misiniz?” diye sorarken merkezdeki diğer çalışanlarda endişeyle izliyordu. Hepsi telefonun diğer ucundaki sese odaklanmıştı. “B-Ben Pırıl Şura” dediğinde herkesin kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Zira telefonun diğer ucundaki kişi ünlü bir Dj sanatçısıydı. “Merhaba Pırıl benim adımda Buket. Şimdi senden birkaç defa derin nefesler alıp sakinleşmeni istiyorum.” Diyerek Pırıl’ın nefes alışverişini dinledi. “Şimdi sakinleştin mi?” 

“Evet” diyen kadının sesi şimdi daha sakin geliyordu.

“Harikasın! Şimdi bana tane tane çok detaya girmeden neler olduğunu anlat. Güvende misin?” diye sorarak teyit etmeye çalıştı.

“Bilmiyorum. Elinden kaçıp yakındaki bir inşaata saklandım.”

“Biz çoktan telefonundan yerini tespit ettik ve bir ekip gönderdik. Senden sadece bulunduğun yerden ayrılmamanı istiyorum. Ve mutlaka iyice saklandığından emin ol. Yaralı mısın?”

“H-Hayır i-iyiyim ben ama onu öldürdü.” Dedi tekrar ağlamaya başlayarak.

“Pırıl sakinleşmen gerekiyor. Bana neler olduğunu anlat. Kimi öldürdü? Peşindeki kim?”

“T-Tamam. Onunla çalıştığım gece kulübünde tanıştım o…” duyulan boğuk bir gürültüyle “Aman Allah’ım beni buldu!” diyerek ağlamaya başlayan kadının sesi yine korku içinde geliyordu.

“Sakin ve sessiz olmaya çalış” diyerek yandaki ekrana baktı. Polis ekiplerinin konumunu gösteriyordu. “Ekipler ile aranda üç dakika var.” dediğinde, “Sesini duyuyorum artık çok geç” diyerek ağlamaya devam etti. “Pırıl sakın saklandığın yerden çıkma ve bekle” 

“Hayır! Buraya geliyor kaçmalıyım” Diyen kadının sesi aniden kesildi.

“Neler oluyor?” diye sordu yanındaki arkadaşı. Herkes endişeyle birbirine bakıyordu. 

“Pırıl olduğun yerde kal. Orası çok karanlık seni saklandığın yerde bulamaz ama hareket edersen sesini takip edecektir. Hareket etme ve benimle irtibatı koparma” 

“Çok geç! Orada daha fazla duramazdım.” Dedikten sonra bir sessizlik olmuş saniyeler sonra, “O burada” diye fısıldayan kadının çığlığı herkesi ürkütmüştü.

“Hayır! Bırak beni, dokunma bana”

“Pırıl! Pırıl neler oluyor? Pırıl cevap ver!”

“Ne olur bırak beni, ölmek istemiyorum. Yalvarırım bırak! Kimseye bir şey söylemem” 

“Pırıl!”

“Yo… Lütfen” diyerek çırpınan kadın “Korkuyorum” diye fısıldadıktan sonra kulakları sağır eden büyük bir çığlık atmış sonrası büyük bir sessizlik olmuştu. Herkesin yüzünde dehşet dolu bir ifade vardı. Buket ise göğsünü tutmuş korku dolu bakışlarıyla olduğu yerde çakılıp kalmıştı. “Pırıl” dedi son kez kısık yakarış dolu bir tonda. Sonrası ise çok tuhaf bir şey olmuştu. Telefondan önce bir hışırtı daha sonra sık nefesler alıp veren bir ses, hoparlörden yayılmaya başlamıştı. Herkes korku ve endişeyle bu sesi dinliyordu.

“Kimsin sen? Ona ne yaptın?” diye sordu Buket son bir çırpınışla. Sesinde bir miktar hayal kırıklığı ve öfke vardı. Bir taraftan gözyaşları akıyordu. Telefonun diğer ucundaki ses sıkıntılı bir nefesi yüksekçe verip ahizeyi kapattı. Dıt Dıt… Sesinden başka hiçbir ses yoktu. Herkes ölüm sessizliğine kapılmıştı.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Yazarhanifedemir Merhaba! Ben Hanife , üç çocuklu bir anne, eş ve aynı zamanda geniş hayal dünyasını kaybetmeyi asla başaramamış bir polisiye yazarıyım. Çocukluğumdan beri hayal gücüm o kadar genişti ki, bazen gerçek dünyaya geri dönmekte zorlanıyordum. Neyse ki o dönemin izlerini hâlâ taşıyorum ve bu, polisiye yazarken fazlasıyla işime yarıyor. Tabii, geniş bir hayal dünyasına sahip olmak kadar, evde geniş bir sorumluluk alanına da sahibim: Üç çocuk! Çocuk yetiştirmek başlı başına bir dedektiflik işi zaten. Kayıp oyuncakların izini sürmek, kim odaya gizlice kurabiye götürdü gibi gizemleri çözmek derken kendimi doğal bir dedektif gibi hissetmeye başladım. Bu da beni polisiye yazmaya teşvik etti! Evde sürekli suç mahali var ama endişelenmeyin, en kötü suçluların ellerinde bir kutu boya ve masum gülümsemeleri oluyor. Eğitim hayatım boyunca hayal gücüm sınır tanımadı ve gerilim dolu hikayeler kafamın içinde bir yerde kendi hikâyesini yazdı. İlk başta gerçek dünyada suçları çözmek için dedektif olmayı düşünsem de, daha sonra kağıt üzerinde suç işlemeyi daha cazip buldum. Polisiye romanlarımda, karakterlerim sürekli karanlık sokaklarda, gizemli olayların peşinde koşarken ben de okuyucularıma hep en iyisini sunmaya çalışıyorum. Başarılarıma gelirsek, henüz Nobel almadım ama üç çocuğu aynı anda ilgilenip bir bölüm yazmak, bence takdir edilmesi gereken bir başarı. Her kitabımda biraz daha derinlere inerek okurlarıma, her sayfada “katil kim?” dedirtmeyi seviyorum. Boş zamanlarımda (ki gerçekten var mı, emin değilim), hayal gücümdeki sınırsız dünyalarda dolaşmayı ve yeni hikayeler yaratmayı sürdürüyorum. Polisiye yazarlık benim için sadece suçları çözmek değil, aynı zamanda okurlarımı beklenmedik sürprizlerle şaşırtmak demek. Başa dönecek olursak; İlk kitabım biraz sürpriz oldu. Sadece kafamın içinde dönüp duran olayları kağıda döktüğümde farkına vardım kalemimdeki cevheri. Sonunda amacımı ve beni ben yapan o hayali bulmuştum. İlk kitabım (Konuşan Gözler )2023 yılının Mart ayında Flora yayınlarında ücretsiz olarak basıldı. Konuşan Gözler hikâyesi olan bir roman. Yazılırken çok büyük bir yol kat etti diyebiliriz. O yüzden ben de yeri bambaşkadır. Zaten beni yazar yapan kitaptır, ötesi yok. İçindeki karakterleri de hâlâ yaşatıyorum. En son, Dark Polisiye’nin altıncı kitabında “Galata Canavarı” adlı bir öyküde yeniden yazıldı. Şimdi de Dark Kadın adlı kitapta “Sinderalla’nın kayıp ayakkabısı “ ismiyle anıldı. Her geçen gün yazdıklarım ile büyüyorum. Yazabilir miyim, merakıyla başladığım bir aşk romanı da ücretsiz onay alınca ve basılınca daha büyük beklentiler içine girdim. Şimdilerde Kâbus adlı romanımı yayınevine göndermiş onay bekliyorum. Poyabir gibi büyük bir suç örgütüne üye olduğumu da unutmamak lazım. Ama aramızda kalsın. Gelecekteki planım mı? Suç dünyası durmuyor, benim de yazacak daha çok cinayetim ve çözecek daha çok gizemim var. Eşim ve çocuklarım bu maceraya biraz şaşkın, biraz da sabırla eşlik ederken, ben kapalı bir perdenin arkasında, başka suçlarımı hikayeleştirip yazmaya devam edeceğim. Ve kim bilir, belki bir gün dünya literatürüne adımı kazıyacağım... Hayaller büyük ama imkansız değil!