Modumuzu Kim Yönetiyor? Bedenimiz mi, Zihnimiz mi?"

Ekim 28, 2025 - 13:06
Ekim 31, 2025 - 15:02
 0  8
Modumuzu Kim Yönetiyor? Bedenimiz mi, Zihnimiz mi?"

Bir an düşünün: Sabah kalktınız, kahveniz elinizde, pencerenizden sızan ışıkla içten bir huzur hissediyorsunuz. Tam o sırada, gelen basit bir e-posta, trafikteki anlık bir korna sesi ya da sosyal medyada gördüğünüz bir yorum... ve beş dakika içinde o huzur, yerini hafif bir gerginliğe, hatta hiddete bırakıyor.

İşte ruh halimiz. Tıpkı bir hava durumu gibi, anlık, öngörülebilir olduğu kadar sürprizli, sürekli bir devinim içinde. Ne bir fırtına sonsuza dek sürer, ne de bir güneşli gün garanti altındadır. Ancak biz, nedense, o anki ruh halimizin bir iklim olduğuna, yani kalıcı bir gerçeklik olduğuna inanmakta ısrarcıyız.

Ruh halimizdeki bu hızlı değişimlerin arkasında, sadece düşüncelerimiz değil, bir de içimizde çalışan karmaşık bir "Gizli Orkestra Şefi" var. Bu şef, bazen kimyasal notalarla, bazen de dışarıdan gelen seslerle bizi yönetiyor. Açlık, uykusuzluk ya da basit bir hormonal değişim, o günkü duygusal tınıyı baştan aşağı değiştirebilir. Vücudumuzdaki Serotonin ve Dopamin seviyeleri, fark etmesek de sürekli bir vals yapıyor. Aynı şekilde, sabahın sakinliğini bir anda bozan kötü bir haber ya da bir meslektaşın yorumu, ruh halimizin perdesini anında kapatır. Dijital çağda, modumuzu belirleyen, ekranlardan yansıyan kısa, hızlı ve yoğun uyaranlar haline geldi. Bu orkestra o kadar güçlü ki, bir anlık sinir veya neşe, günün geri kalanının rengini belirliyor. Ama burada asıl soru şu: Biz, dinleyici olmaya devam mı edeceğiz, yoksa notaları değiştirmeyi deneyecek miyiz?

Modern hayat, bize sürekli "güneşli" olma dayatması yapıyor. Instagram filtrelerinden kişisel gelişim kitaplarına kadar her yer, toksik pozitifliğin sahte ışıltısıyla dolu. Üzgün olmak, yorgun olmak, sinirli olmak sanki bir hata, bir başarısızlık. Oysa, ruh halinin değişimi doğanın kendisidir. Unutmayalım: Kötü bir ruh hali (kapalı hava), kötü bir insan (kötü bir iklim) olduğunuz anlamına gelmez. Hüzün, bize neye ihtiyacımız olduğunu söyler; öfke, sınırlarımızın ihlal edildiğini fısıldar. Bu "olumsuz" duygular, ruhsal pusulamızın en önemli parçalarıdır. Onları bastırmak, kendimizden gelen değerli bir geri bildirimi reddetmektir.

Ruh halimizin değişmesini durduramayız, ama değişime ne kadar hızlı adapte olduğumuz, yani duygusal esnekliğimiz önemlidir. Bu esneklik, fırtınanın bizi yıkmasını değil, sadece sallamasını sağlar. Bir sonraki ani ruh hali değişiminizde, kendinizi yargılamayı bırakın. "Neden mutsuzum?" diye sormak yerine, basitçe gözlemci olun: Durun. Adlandırın: "Şu an hissedilen, hafif bir endişe." Kabul Edin: "Bu normal, geçici bir duygu."

Ruh halimiz, kontrol etmemiz gereken bir düşman değil, hava durumunu izler gibi izlememiz gereken bir gerçektir. Bırakın bulutlar gelsin, gitsin. Bırakın yağmur yağsın. Çünkü bilirsiniz ki, birazdan o bulutların arasından sızacak güneş ışığı, her zaman oradadır.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow