Bir Anın Değeri

Ekim 10, 2025 - 16:40
Ekim 17, 2025 - 08:50
 0  2
Bir Anın Değeri

Hayat, durmadan akan bir nehir gibidir; bizler ise bu akıntının üzerinde sürüklenen, her anı bir çırpıda geçip giden yapraklarız. Her yeni an, nehrin kıyısında açan, benzersiz bir koku yayan taze bir çiçektir. Fakat tuhaf bir insani yanılgıyla malulüz: O anın güzelliğini, kokusunun eşsizliğini, nehrin akıp gittiği, çiçeğin solup anı haline geldiği ana dek gerçekten idrak edemiyoruz.

Bu durumun temelinde, insan zihninin geçmişi romantize etme eğilimi yatar. Yaşadığımız sırada "normal," "sıkıcı" ya da "zorlayıcı" diye etiketlediğimiz ne varsa, zaman denen süzgeçten geçtikçe arınır. Beynimiz, o anın ham gerçekliğini bir kenara bırakır; geriye, sadece geri dönülmezliğin verdiği kıymetli, saf bir öz kalır: anı. İşte o anı olduğunda, beynimiz birden bir ışık yakar ve fısıldar: "Ah, keşke o zaman bilseydim, tadını çıkarsaydım!" O sıradan aniden, kutsal bir değere erişir. Çocukluğumuzdaki, ödevler yüzünden sızlandığımız ve bitmesini dilediğimiz günler, şimdi koşulsuz mutluluğun mücevherleri olarak parlar. "Nasıl olsa yine görüşürüz" diyerek ertelediğimiz o sıradan buluşmalar, artık hayatımızdaki telafisi olmayan birer boşluktur. Rutinimizin parçası olan sıradan bir kahve molası bile, geçmişin penceresinden bakınca paha biçilmez bir dinginlik anıtına dönüşür.

Bu derin konu, bize yalnızca bir gerçeği hatırlatmakla kalmıyor; aynı zamanda bir yaşam disiplini de öneriyor. Eğer bir anın değerini, anı haline gelmeden anlamanın bir yolu varsa, o yol kesinlikle farkındalıktan geçer. Bu, karmaşık bir felsefe değil, basit bir eylemdir: Bir şey yaparken, sadece onu yapmak. Kahvenizi içerken telefonunuza bakmak yerine, kahvenin sıcaklığını, kokusunu ve tadını hissedin. Bu basit hareket, o anı beyninize bir 'anı' gibi, tam da şimdi kaydetmeye başlar. Bazen rutinlerimizi bozmak, anları görünmez olmaktan kurtarır. İşe farklı bir yoldan gitmek, öğle yemeğinde yeni bir yer denemek veya sıradan bir sohbete beklenmedik bir derinlik katmak, zihnimizi uyanık tutar. En önemlisi, büyük dönüm noktaları zaten hafızaya kazınır; asıl mesele, bizi her gün saran mikro-anları onurlandırmaktır. Günbatımının rengini, yağmurun sesini, sevdiğimizin içten bir kahkahasını... Bunlar, yarının en değerli hatıralarını oluşturur.

Evet, geçmişte hakkını veremediğimiz, elimizden kaçırdığımız sayısız an var. Ancak bu tecrübe, bize önümüzdeki her bir an için bir rehber sunar: Şimdi ve burada ol! Hayatınızın en değerli müzesi, biriktirdiğiniz anılarınızdan oluşur ve her yeni an, o müzeye eklenmeye hazır potansiyel bir şaheserdir. Bırakın o şaheserler, gelecekte sadece "keşke" değil, "iyi ki" diye hatırlansın. Bir dahaki sefere telefonunuzu elinize alırken, sevdiğinizle yemek yerken veya sadece balkonda oturup gökyüzüne bakarken, o sözü derinden hatırlayın: "Bir anın değerini bir anı haline gelene kadar anlamazsın." Ve o anın kıymetini, anı haline gelmeden anlamaya çalışın. Çünkü yarın, bugünün değerini fark ettiğinizde artık çok geç olacak... ama neyse ki elinizde, o anın değerini bilecek yepyeni bir şimdi daha olacak.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow