ODA 11 -FİNAL

Ekim 21, 2025 - 13:34
Ekim 24, 2025 - 14:48
 0  66
ODA 11 -FİNAL

Bu dünyada en korkunç şey kimsesizliktir. Bu duygu ya seni zavallılaştırır ya da gücüne güç katar.

Şu anda bana Tanrıdan başka kimse yardım edemezdi. Eskiden inanmadığım bu güçten şimdi yardım diliyordum. Kimsesizliğim için onu suçladığımdan dolayı ona inanmamayı seçmiştim. Ama şimdi çok farklı düşünüyordum. Bizim gibi  kimsesizlerin tek sahibi O’ydu. Başka gidebileceğim bir kapı yoktu. Şu an 15 yaşındaydım. Ancak bu yaş sadece bedenime aitti. Ruhum ve beynim 20 li yaşlardaydı. Bu Tanrının mucizesi değil de neydi.?

Müştemilat penceresinden içeri atladığımda fark ettiğim şey yirmili yaşlara geri dönmemdi. Ama bu sefer farklı olan, benden geçen yılların bu çocukları etkilememesiydi. Onlar yine küçük çocuklardı. İçeri daldığımı gören çocuklar, korkmuş gözlerini kocaman açıp bana bakarken, kurtarıcımız geldi diye sevinmeye başlamışlardı. Yüzlerindeki o umutsuzluk ve korku yerini hafif gülümsemelere yer açmıştı. Beni yaşımdan dolayı tanımamışlardı. Ama kendilerine yakın hissetmişlerdi. Bir köşede yatan arkası dönük üstü örtülü çocuğa yaklaşıp, yüzünü açtığımda inleyen Suzi’yi gördüm. Birkaç tane çocuğunda aynı durumda olduğunu farkettim. Telaşla her birinin yüzlerini tek tek açtığımda acı çeken gözlerin bana doğru aralanıp baktığını gördüm. Yüreğimde büyük bir yangın başlamıştı. Gözyaşlarımı tutmak için çabalıyor, onların bu hallerine feryat etmek istiyordum. Hemen kendimi toparladım. Acilen bir şeyler yapıp bu çocukları buradan çıkarmalıydım. Birazdan yangın başlayacak belki bende onlarla birlikte yanıp yok olacaktım. Acele etmeliydim. Yaşça biraz daha büyük çocuklara seslendim.

-Heyyy kızlar gelin bana yardım edin hasta olanları kaldıralım şu pencereden dışarı çıkalım. Önce siz ikiniz pencereden çıkın ve aşağıda bekleyin . Kızlar sessiz bir şekilde pür dikkat beni dinliyorlardı.

-Tamam abla deyip hemen iki kız pencereden çıkıp aşağı atladılar. İçerde kalan diğer 3 büyük kızda yaralı olanları teke tek kaldırıp pencereye doğru götürdüler . Ancak bu kadar çocuğu buradan çıkarmak çok zor olacaktı. Öyleki her biri bana bakarken “Nolur beni de kurtar” bakışlarıyla adeta yalvarıyorlardı. Önce Suzi’yi kucağıma aldım ve pencerenin dibine geldim.

-Hadi Suzy hadi gayret sen de bana yardım et yoksa seni buradan çıkaramam. Ama suzy kollarımda kıpırdayamıyor adeta bir pelte gibi kolları bacakları sarkıyordu. Diğer büyük kızlar da geride kalan üç yaralı çocuğu kaldırmış ve çıkışa doğru götürmeye çalışıyorlardı. Ne kadar sessizlik içinde yapmaya çalışsak da içerinin gürültüsü dışarıya çıkmış ve Kızıl sakalın

-Kesin sesinizi be! Bıktım sizden . Neyse birazdan hepimiz rahata kavuşacağız değil mi Sayın Esteban? Hem kimi bekliyoruz?

Esteban derhal karşılık verdi.

-Kimi olacak annemi bekliyoruz. O gelene kadar bir yere kıpırdayamayız. Kızıl sakal derin bir offf çekti içinden . Çok sıkılmıştı artık beklemekten. Hem büyük bir tekne onları bekliyordu. Biran önce araca binip aşağıya sahile inip bu rezil adadan kurtulmak ve yaptıkları işlerden çok para kazanmak istiyordu.

Müştemilata inmeden önce yaptığım bir şey vardı bunu size bile söylemedim. Aşağıya inip kazan dairesindeki kazanın vanasını sonuna dek açmıştım. Birazdan kaldığım ve yıllarımı geçirdiğim o korkunç bina havaya uçacaktı. Tam bunu düşünürken korkunç bir patlama sesi geldi. Yüksek ısıya dayanamayan kazan patlamış ve yurt binasını yerle bir etmişti. Patlama sesini duyan Dr. Esteban ve kızıl sakal yerlerinde sıçradılar. O sırada neye uğradıklarını şaşıran Esteban ve kızıl sakal bizi unutarak hızla binaya doğru yöneldiler. Esteban çığlık çığlığa bağırıyordu.

-Annem,annem içerde!

O ve kızıl sakal enkazın arasına girip Bayan Annabel’in bulunduğu odaya doğru gitmeye çalıştılar ama nafileydi. Bir adım bir ilerleyemiyorlardı. Koca koca bina kütleleri önünü kapatmıştı. Her taraf savaş alanına dönmüştü. Ben ise pencereden olanları seyrediyordum. Hemen çocukları alıp ön kapıdan çıkmaya yeltendim. Eyvah! kapı açılmıyordu. Kilitliydi. Kapı kilidini kırmak için etrafa bakındım. Hemen köşede kalın bir demir çubuk duruyordu. Onu alıp kapı tokmağını kırmaya çalıştım. Tüm gücümle vuruyor. Açılması için bir yandan içimden binlerce kez dua ediyordum. Buradan çıkmalıydık. Tek tek bu yaralı çocukları pencereden çıkaramazdık. Nitekim denediğimde mümkün olmadı. Tek başıma ya da birkaç sağlam kalan çocukla yapılacak bir iş değildi.

Diğer tarafta Esteban annesine bağırıp duruyordu ki kahrolasıca kadın bir köşeden parçalanmış tahtaların arasından bağırıyordu.

-Burdayım! Patlama esnasında kapıdan çıkmış bahçeye doğru ilerliyormuş. Bu yüzden canavara hiçbir şey olmamıştı. Üstü başı toz içinde saçı başı dağınık bir durumda ayağa kalkmaya çalışıyordu. Bir yandan söyleniyordu. Üstünü başını silkelerken;

-Allahın belası çocukların işi bu kesin. Kesin Mary Ann’in parmağı var bu işte. Bunu ondan başka kimse düşünemez.

Esteban ve kızıl sakal Bayan Annabelin kolundan tutup ayağa kaldırdılar.

Esteban hızla Kızıl sakala dönüp ;

-Hemen müştemilattaki işi tamamla bir an önce buradan kaçalım.

Kızıl sakal eline bir meşaleyi alıp yaktı ve ön pencereden içeri atmıştı. Daha henüz ben ve çocuklar çıkamamıştık. Herkes bağırmaya başladı ben dahil. Hemen arka pencereden çıkarabildiğim kadar çocuğu çıkarmaya çalıştım. Etraf duman içerisinde nefes alamıyordum. Çocukların çığlık sesleri korkunçtu. Suziyi bırakamıyordum. Alevler iyice sarmaya başladı. Daha sonra ikinci bir patlama daha oldu. Zannımca bu patlamadan kimse sağ çıkamazdı. O sırada biz içerde;

-Tanrım nolur yardım et bu kadar çocuk nolacak burda . Ateş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığında her şey çoktan bitmişti artık. Çıkamayacağımı anladım ve kendimi tanrıya teslim etmeye karar verdim. Bu şekilde mi sonlanacaktı. Suçlular cezalandırılmayacak mıydı? Bu masum çocukların günahı ne idi? Artık sorularımın cevaplarını duyamıyordum. Alevler beni ve suzy’i sardığında korkunç bir acı hissettim.

………..Her şey bitmişti……..

 

                                       ……………..

Her yer karanlıktı. Hiçbir şey görmüyor ve hissetmiyordum. Sadece derinlerden bir ses kulaklarımı çınlatıyordu.

-Geçti artık geçti. Bitti artık!

Son yaşananlardan sonra öldüğümü düşündüm. Her şeyin sona erdiği dünya hayatımdan çıkıp sessizce sonsuzluk boyutuna geçmiştim. Sürekli geçti artık geçti. Bitti artık, sözleri yankılanıyordu.  Evet tüm acılar bitti. Ama bu şekilde dünya boyutundan çıkıp gelmemeliydim. Onca uğraşım, onca çabam boşunaydı, diye söyleniyordum. Bu şekilde bitmemesi gerekiyordu. Hani sonu güzel biten hikayeler vardır ya? Ne yazık ki benim yaşamıma hiç uğramamıştı. Her şeyin en acısını, en kötüsünü, en zor olanını yaşamıştım. Ne uğruna? Bir kocaman hiç!. Ruhumun bedenimden çıktığını ve sonsuzluk boyutunda öylece durduğunu düşünüyordum. Neden neden neden? Acıklı bir son değil de mutlu bir son olamadı. Nedeeeeeeen? Diye haykırarak gözlerimi açtım ve karşımda belli belirsiz görüntüler oluşmaya başlamıştı. Daha sonra netleştiğinde başımda sürekli sayıklayan ve saçlarımı sıcacık elleriyle şefkatle okşayan Harry tam karşımda ;

-Bitti artık bitti. Bak geçti artık, diye tekrarlayarak bu sözleri söylüyordu. Şaşkın şaşkın etrafa bakındım. Hani ben ölmüştüm. Hani sonsuz boyuta gitmiştim. Tüm bunların hepsi neydi? Harry derin bir nefes alarak ;Oh, çok şükür gözlerini nihayet açabildin, diyordu.

Sorularla dolu gözlerimle Harry’e baktım. Beni anladığı için hemen cevap vermeye başlamıştı.

-Bak sevgilim tam 3 aydır buhranlar içindesin. Doktor sürekli başında bekledi ve tedavini yaptı. Nihayet tedaviye cevap verdin ve uyandın. O kadar korkmuştum ki artık kendine gelemeyeceğini düşünüyordum.

Kısık bir sesle noldu bana diye sordum. Hatırlıyor musun, seninle gemi seyahatine çıkacaktık. Tam üç ay önce burada valizlerimizi hazırlıyorduk. Sen o sırada odadan çıktın ve bir daha gelmedin. Merakla peşinden seni aradım. Tüm odalara baktım ve sonunda karanlık odada seni baygın bir şekilde buldum. O gün bu gündür bu şekilde baygın yatıyorsun. Beni çok endişelendirdin, dedikten sonra alnıma bir öpücük kondurdu. Size söylemeyi unuttum değil mi Harry, Estebanın ikiziydi. Ona benziyor ama kişiliği ondan çok farklıydı. Geçen yıllarda ailesinin yaptıkları için benim yanımdan hiç ayrılmamış ve vicdan yapmıştı. Onların kirlettiği anılarımı o temizlemeye çalışmıştı.

Küçükken yaşadığım korkunç olayın travmasını 40 yaşına geldiğimde hala atlatamamıştım. Artık buna bir son vermeliydim. Harry tüm yükümü yıllarca üstlenmiş ve artık onu daha fazla yormak istemiyordum. 40 yaşından sonra hayatımda yeni bir sayfa açmalı ve geçmişe dair tüm hezeyanlarımı bitirmeliydim. Kendimce bir takım kararlar aldım.

Bu olayın üstünden tam üç ay geçmişti. Bana miras kalan bu 27 odalı malikaneyi, kimsesizler yurdu yapmaya karar vermiştim. Harry de bu kararıma çok saygı duymuştu. Bu süreçte her şeyi beraber hazırlamıştık. Artık benim korkunç saydığım odalar çocuk kahkahalarıyla çınlıyordu. Anne olamamıştım. Ama şimdi bir sürü çocuğa sahiptim. Harry ve benim tam 32 çocuğumuz vardı. Sonunda geçmişin kara kaplı defterine kilit vurmuştum. Şimdi artık yaşadığımı hissediyor ve çocuklarımla sonsuza kadar mutlu olacağımı biliyordum. Bunun için sana teşekkür ediyorum Harry. Her türlü yanımda olduğun ve beni hiç yalnız bırakmadığın için.

Seni çok seviyorum ve hep seveceğim…  

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow