Kayıp Komşu - Polisiye Hikaye

Ekim 3, 2025 - 21:05
Ekim 7, 2025 - 09:20
 1  22
Kayıp Komşu - Polisiye Hikaye

Kayıp Komşu

Didim’in yaz akşamları, rüzgârla karışan iyot kokusunu balkonlara taşırdı. Güneş battığında, apartmanların teraslarında sessizlik hâkim olur, yalnızca uzaklardan gelen bir müzik sesi duyulurdu. İşte o sessizliğin ortasında, yeni taşınan genç bir kadın öğretmen dikkat çekmişti.

Zeynep, tayini Didim’e çıkan edebiyat öğretmeniydi. Üniversite yıllarında İzmir’de yaşamış, sonra Anadolu’nun farklı şehirlerinde görev yapmıştı. Bu kez deniz kenarında bir kasabaya düşmüştü yolu. Yeni evine taşındığında, karşı dairede yalnız yaşayan otuzlu yaşlarının başındaki komşusu Erdem’le göz göze geldi. Erdem, kendi halinde, çok konuşmayan bir adamdı. Komşuluk selamıyla başlayan tanışıklıkları, birkaç gün sonra apartman önünde uzun sohbetlere dönüşmüştü.

Bir akşam Erdem, cesaretini toplayarak Zeynep’i yemeğe davet etti.
“Uzun zamandır evde misafir ağırlamadım,” dedi gülerek. “Belki iyi bir komşuluk başlangıcı olur.”

Zeynep önce çekimser davrandı, ama yalnızlığın Didim’in gece sessizliğinde ağır bastığını hissedince kabul etti. Yemek masasında sohbet ilerledi, ortak paydaları bulundu. Erdem’in Didim’de doğup büyüdüğünü, ama son yıllarda daha içine kapanık biri olduğunu öğrendi. Zeynep ise geçmişinden pek söz etmiyor, konuyu hemen mesleğine ya da edebiyat kitaplarına çeviriyordu.

Zamanla ikilinin arasında belirsiz bir bağ oluştu. Komşuluktan öteye geçen, ama adı konmamış bir yakınlıktı bu.

Aylardan Ağustos’tu. Didim’in sokakları turistlerle dolup taşarken apartmanda garip bir sessizlik fark edildi. Zeynep günlerdir görülmüyordu. Okula gitmediği için meslektaşları da endişelenmiş, telefonlarına cevap alamayınca polis aramışlardı.

Apartman sakinleri kapının önünde toplanmış, birbirlerine bakıyorlardı. Kimse cesaret edip kapıyı kırmaya yanaşmadı. Polis çağrıldı.

Kapı açıldığında içeriden ağır, boğucu bir koku yayıldı. Zeynep’in cansız bedeni salonda bulundu. Yerde yan yatmıştı, boynunda morluklar vardı. İlk bakışta boğularak öldüğü anlaşılıyordu.

Ama işin garip tarafı, karşı komşusu Erdem günlerdir ortalarda yoktu. Telefonu kapalıydı, arabası da park yerinden kaybolmuştu.

“Kesin o yaptı,” diye fısıldaştı apartman sakinleri. “Kim bilir, saplantılıydı belki. Kadıncağızı öldürüp kaçtı.”

Polis merkezi olaya hemen Başkomiser Bilal’i çağırdı. İzmir’de yıllarca cinayet masasını yönetmiş, sonra tayinle Aydın’a gelmişti. Soğukkanlılığı, ayrıntılara verdiği önemle tanınırdı.

Bilal, olay yerine girdiğinde yüzünü buruşturdu. “Herkes dışarıda beklesin,” dedi. Sonra not defterini çıkarıp incelemeye başladı.

Zeynep’in evinde darp izleri yoktu. Olay sanki ani gelişmiş gibiydi. Masanın üzerinde yarısı içilmiş bir şarap şişesi, iki kadeh vardı. Sanki biriyle oturmuş, sohbet etmişti.

Bilal dudaklarını büküp mırıldandı:
“Demek yalnız değildin, Zeynep.”

Mutfak tezgâhında taze kesilmiş meyveler vardı. Ama tabaklardan biri lavaboya bırakılmış, diğeri hâlâ masadaydı.

Komşulara sorular sorulduğunda herkes aynı şeyi söyledi: Zeynep’le en son Erdem’i görmüşlerdi. Erdem’in Zeynep’e yemek daveti yaptığını da bilenler vardı.

MOBESE kayıtları incelendi. Erdem’in arabası üç gün önce Didim çıkışında görülmüş, sonra iz kaybolmuştu. Bu da şüpheyi artırdı.

Bilal’in yardımcısı Komiser Cem, “Bence fazla düşünmeye gerek yok,” dedi. “Adam kadını öldürmüş, sonra da kaçmış. Her şey ortada.”

Ama Bilal kaşlarını çattı. “Cinayet dediğin şey Cem, nadiren bu kadar basittir. İpuçlarını görmeden karar verme.”

Zeynep’in Geçmişi

Bilal, Zeynep’in kişisel eşyalarını incelemeye başladı. Laptopunu açtırdı. Dosyaların içinde gizli bir klasör buldular. Fotoğraflar, mektuplar, hatta eski bir mahkeme tutanağı…

Zeynep’in adı daha önce başka bir şehirde, Konya’da geçen bir aile içi şiddet davasında tanık olarak geçmişti. İlginç olan, olayın sanığı ölmüştü. Dava kapanmıştı ama belgeler hâlâ duruyordu.

Bilal, “Bu kadın geçmişini neden saklar ki?” diye düşündü.

Ayrıca bilgisayarında ‘Yarın akşam konuşmalıyız. Artık bu iş burada bitmeli.’ yazılı bir e-posta vardı. Gönderen ise Erdem’di.

Bu bilgi Erdem’i daha da suçlu gibi gösteriyordu.

Yanlış Giden Bir Şey

Adli tıp raporu geldiğinde Bilal uzun uzun inceledi. Ölüm tarihi üç gün önceydi. Ama işin tuhafı, Zeynep’in cep telefonundan o tarihten sonra atılmış iki mesaj bulunmuştu.

Biri okuldan meslektaşına, diğeri ise başka bir şehirdeki birine gönderilmişti. Raporla uyuşmayan bu ayrıntı Bilal’in dikkatini çekti.

“Ölü bir kadın mesaj atamaz,” dedi kendi kendine. “O halde ya ölüm tarihi yanlış… ya da bu kadın o değil.”

Evde bulunan kimlik Zeynep’e aitti. Ama kimliği inceleyen Bilal küçük bir tutarsızlık fark etti: Kimlik kartı çok yeniydi, birkaç ay önce çıkarılmıştı. Zeynep’in önceki kimliği neden yoktu?

Erdem’in İzleri

Erdem, İzmir’de bir benzinlik kamerasına takılmıştı. Arabayı bırakıp otobüse bindiği görülüyordu. Kaçıyor gibiydi, ama yüzündeki panik ifadesi dikkat çekiciydi.

Bilal, ekiplere Erdem’i yakalamaları için talimat verdi. Birkaç gün sonra İzmir’de bir pansiyonda bulundu. Yorgun, uykusuz, gözleri kan çanağıydı.

Sorguda Erdem önce konuşmadı. Sonra titreyerek, “Ben yapmadım,” dedi.
“Peki ne biliyorsun?” diye sordu Bilal.

Erdem başını öne eğdi: “Zeynep sandığınız kadın aslında Zeynep değil.”

Bilal bakışlarını dikti. “Açık konuş.”

Erdem devam etti: “O kadın bana gerçek adını hiç söylemedi. Ama bir gece sarhoşken ağzından kaçırdı. Asıl adı başka. Geçmişinden kaçıyordu. Bana, ‘Bir gün biri kapımı çalarsa sakın açma,’ dedi. Sonra o gece kavga ettik. Sabah evine gittim, içeride başkası vardı. Şok oldum. Sonra… sonra kaçtım.”

Bilal’in kafasında taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

Gerçek Yüz

Olay yeri fotoğraflarını yeniden inceledi. Cesedin yüzü tanınmayacak kadar şişmişti. DNA testi yapıldığında şok edici sonuç çıktı: Ceset Zeynep’e ait değildi!

O kimlik sahteydi. Ölen kadın başka biriydi. Gerçek Zeynep hâlâ ortadaydı.

Başkomiser Bilal derin bir nefes aldı. “Demek ki oyun daha büyük.”

Zeynep, geçmişte karıştığı dava nedeniyle kimliğini değiştirip Didim’e gelmişti. Birini öldürmüş, cesedi kendi evine yerleştirmiş, üzerine de kendi kimliğini bırakmıştı. Amaç herkesin onun öldüğünü sanmasıydı. Böylece izini tamamen kaybettirecekti.

Erdem’in kaçışı ise korkudan kaynaklanıyordu. Kadının gerçek yüzünü gören tek kişi oydu.

Bir hafta sonra Didim’in tenha bir köy yolunda terk edilmiş bir ev bulundu. İçinde Zeynep’in bilgisayarı, pasaportu ve kanlı kıyafetleri vardı. Her şey onun cinayeti işlediğini kanıtlıyordu. Ama kendisi ortadan kaybolmuştu.

Başkomiser Bilal raporunu yazarken masanın başında uzun süre düşündü. Dosyaya şu cümleleri ekledi:

“Zeynep öğretmen, göründüğü kadar masum değildi. Kendi ölümünü kurguladı, başka birini öldürüp yerine koydu. Kaçmayı başardı. Olayda günah keçisi ilan edilen Erdem ise suçsuzdu. Bu dosya kapanmadı. Fail hâlâ özgür.”

Bilal, Didim’in sıcak gecesinde sigarasını yaktı. Dalgaların sesi uzaklardan geliyordu. İçinden, “Bazen en güvenilir yüz, en büyük maskeyi taşır,” diye geçirdi. Ve dosya, polis arşivine Kayıp Komşu adıyla girdi.

Dosyalar

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow