“Bir Fincan Kahve Gibi Geçer Zaman”

Köşe yazısı, özlem, hasret, dostluk

Ekim 16, 2025 - 16:14
Ekim 17, 2025 - 18:29
 2  29
“Bir Fincan Kahve Gibi Geçer Zaman”

“Bir Fincan Gibi Geçti Zaman”

Bir zamanlar kapılar kilitlenmezdi. Çünkü insanlar birbirinden korkmazdı. Kimsenin, kimseye zararı dokunmazdı. Yaz aylarında köye gidilirken evin anahtarı komşuya bırakılırdı. Çocuklar komşuya, arkadaşa emanet edilirdi. Bir dostun gelişi, bir kahveyle taçlanırdı. Ne telefon vardı, ne mesaj.

Sadece bir içtenlik, “canım seni bir görmek istedi” cümlesi yeterdi. Çat kapı gidilirdi. Ve o kapı, gönül gibi sonuna kadar açılırdı.

Peki ya şimdi öyle mi? 

Komşuya evin anahtarını emanet edebiliyor muyuz? 

Peki ya gönül goncası olan evlatlarımızı gönül rahatlığıyla komşuya emanet edebilir miyiz? 

“Diyorlar ki, zaman değişti.!”

“Asıl değişenler insanlar idi..”

“Dünyanın çivisi çıkmış diyorlar.” Dünya yerinde duruyor.

“Asıl çivisi çıkan insanlar...”

“Ne Güzeldi O Eski Günler”

Sokak başı yapılan sohbetler. Bahçelerde sardunyalar, menekşeler, rengarenk sarmaşıklar, balkonlarda çamaşır ipleri, sokaklarda oynayan çocuk sesleri.. En çok da evlerde kahve kokusu yayılırdı. Kahve, sadece içilen bir içecek değil; paylaşılan bir duyguydu. O sımsıcak muhabbetin keyfi hiç bir yerde yoktu. Bir fincan kahveyle dertler dökülür, keder yudum yudum silinirdi.

“Gönül Geçmişi Özlüyor”

Bugün, kahveler halâ var. Ama muhabbet eksik. İnsanlar birbirine daha yakın ama gönüller daha uzak.

Bir mesaj atmadan kimse kimseye gitmiyor. “Müsait misin? ” sorusu, samimiyetin önüne duvar örüyor. Oysa gönül müsaitse, ev zaten açıktır.

Bir zamanlar Zehra, Aysel’e çat kapı giderdi. Elinde bir tabak kurabiye, yüzünde bir gülümseme. Aysel, kapıyı açmadan önce bilirdi: gelen can komşusu dostu arkadaşı idi. 

Şimdilerde ise Zehra, Aysel’in İnstagram hikâyesine bakıyor. “Ne kadar değişmiş,” diyor. Ama hiç arayıp sormuyor. Herkes kendince meşgul, vakti olmuyor, oysa hiçbir iş de yapmıyor. Aysel mi? Aysel ise, tik tok ve İnstagram’da video paylaşarak gününü geçiriyor. Kimse gerçekten dolu değil, meşgul değil. Asıl meşgul olan uzaklaşan kalpler, gönüllüler..

“Eee ne de olsa teknoloji çağı, herkes ayak uydurmalı... ”

“Ahh! O zamanlar içimizde büyük bir özlem..”

Bu sadece bizim mahallemizin hikâyesi değil. Vardı böyle mahalleler, sokaklar. Konya'da, Niğde'de, İstanbul'da, Ankara'da, Urfa'da Türkiye’nin dört bir yanında... İnsanlar bir zamanlar birbirin yüreğine dokunarak yaşardı. Kahve bahaneydi, muhabbet şahaneydi, şifaydı. “Şimdi dünya küçüldü ama kalpler büyüyen mesafelerle doldu.”

“Gönül Kapısı İsteyene Halen Açık”

Belki de yeniden başlamalıyız. Bir fincan kahveyle. Çat kapı gitmeli bir dostun evine. “Sadece seni görmek istedim,” demeli. Kahve pişmeli, sohbet koyulaşmalı. O sıcacık günlere yeniden başlamalı. Hayat, bir fincan kahve kadar sıcak olabilir. Yeter ki gönüller açık olsun.

Bugün birini hatırlayın. Bir dostu, bir komşuyu, bir eski arkadaşı. Ona çat kapı gitmeseniz bile bir mesaj atın. “Seninle bir kahve içmek isterim,” deyin. Belki de o da sizi özlemiştir. Belki de o da o tertemiz günleri sizin gibi özlüyor anımsıyordur.. 

Peki ya sizler de o günleri özlüyor musunuz? 

Ve unutmayın:

Bir fincan kahve, kırk yıl hatır bırakır.

 

“İçten bir muhabbet ise, ömür boyu iz bırakır...”

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow