Kayıp masumiyet

“Bir gecede büyümek zorunda kalan bir kızın, sessizliğe sığınarak hayatta kalma hikâyesi bu.”

Ekim 18, 2025 - 16:07
Ekim 24, 2025 - 15:53
 0  7
Kayıp masumiyet

Bazı tarihler silinmez takvimden…

28 Aralık.

Dışarıda ayaz var. Havanın keskin soğuğu, tenimi değil, ruhumu donduruyordu sanki. Dudaklarım titriyor, ellerim buz kesmiş hâlde, sokak lambasının solgun ışığı altında kaldırım taşına sinmiş oturuyordum.

Ne gidecek bir yerim vardı, ne de sığınacak bir kimsem.

Kim olduğumu bile bilmiyordum. Annem kimdi, babam kimdi…

Tek bildiğim, yıllarca duvarları nem kokan bir yetimhanede geçtiğim çocukluktu.

Sonra… lise son sınıfta, birine güvenip kaçtığım o gün.

Zihnimde hep o an dönüp durur.

Birine inanmanın, birini “evim” sanmanın bedelini o gün öğrendim.

Bana yaptığı kötülüğü nasıl unutabilirdim ki?

Kimsesiz birini kandırmak kolaydı onun için… ama bende bıraktığı iz, bir ömürlük yaraydı.

O günü hâlâ dün gibi hatırlıyorum.

Yetimhanenin demir kapısından çıktığımda içimde tuhaf bir sevinç vardı.

İlk kez kendi kararımı veriyordum; ilk kez “özgürüm” demiştim kendime.

Elimde küçük bir çanta, cebimde sadece birkaç kuruş… ama kalbimde koca bir umut taşıyordum.

Onun sesini hatırlıyorum hâlâ — yumuşak, güven veren bir sesti.

“Artık yalnız değilsin,” demişti bana.

O cümleye öyle inanmıştım ki, dünyayı bile karşıma alabilirdim o an.

Beni şehir dışına götüreceğini söylemişti. “Yeni bir hayat kuracağız,” diye fısıldamıştı kulağıma.

O söz, yıllarca duyulmayan bir ninninin yerini almıştı içimde.

Yolda arabada gülüyorduk; ben korkudan ellerimi dizlerimde kenetlemiş olsam da, onun her bakışı güven gibi geliyordu.

Ama o gün, o yol, o kahverengi ceketli adam… hayatımın en uzun gecesine dönüştü.

Birden araba bir ara yola saptı.

“Buradan mı gidiyoruz?” dedim, sesim titrekti.

O sadece sustu.

Gözleri artık tanıdığım o adama ait değildi.

Bir evin önünde durdu, sonra kolumdan tuttu, sertçe çekti.

Direndim, bağırdım, kaçmaya çalıştım ama sesimi yutan o gecede kimse duymadı beni.

Karanlık, sessizlik ve korku iç içe geçti.

O an anladım… bazı insanlar yalnızca iyilik sözüyle değil, kötülüğüyle de kazınır insana.

Sabah olduğunda ne ruhum kalmıştı yerinde, ne de çocukluğumdan kalan umut.

Aynaya baktığımda tanıyamadım kendimi.

Artık “ben” dediğim kişi yoktu.

Sadece bir kabuk kalmıştı geriye; içi sessizlikle dolu, kırılmış, suskun bir kabuk.

Keşke o kapıdan hiç çıkmasaydım.

Keşke o sesi hiç duymasaydım.

Keşke yetimhanenin soğuk duvarları arasında kalıp yalnızlığıma sarılsaydım da, insan suretindeki o kötülüğe inanmasaydım.

Pişmanlık öyle bir duyguydu ki, yavaş yavaş içimi kemiriyordu.

Sanki ruhumun içinde küçük bir yara vardı ve her nefeste biraz daha kanıyordu.

Kendime kızıyordum; aptallığıma, saflığıma, “belki bu defa biri kalır” diye inanmama…

Oysa kimse kalmazdı. Kimse kalmadı.

Her sabah uyanınca gözlerim tavana dikilirdi; nefes alıyor olmam bile utanç gibi gelirdi.

“Yaşamak” kelimesi içimde bir yük, bir cezaydı sanki.

Birine güvenmenin bedelini bir gecede ödemiş, ömrümün geri kalanına iz olarak taşımıştım.

Sonra kendi kendime söz verdim:

Bir daha kimseye inanmayacaktım.

Bir daha kimseye gülmeyecek, kimsenin gözlerine bakmayacaktım.

Sevgiye değil, sessizliğe sığınacaktım.

Çünkü sessizlik acıtmazdı.

İnsanlar kadar acıtmazdı en azından.

Ama ne kadar unutmam gerekse de, o gecenin yankısı hep kulağımda kaldı.

O kapının gıcırtısı, o elin sertliği, o gözlerin soğukluğu…

Hepsi hâlâ orada.

Ben sustukça, onlar konuşmaya devam ediyor.

Yıllar geçti.

Zaman unutturur, dediler.

Ama unutmuyor insan.

Sadece acının yerini değiştiriyor.

Bir bakmışsın gülüşünün kenarında, bir susuşunun içinde saklanmış.

Ben o günü, o geceyi unutmadım.

Ama artık onunla savaşmıyorum.

Kendimi affedemedim belki… ama artık 

suçlamıyorum da.

Çünkü anladım; bazı yaralar kapanmaz, sadece kabullenilir.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow