Aşık Cin Vakası - Korku-Gerilim Hikayesi

Ekim 13, 2025 - 22:26
Ekim 14, 2025 - 19:48
 0  46
Aşık Cin Vakası - Korku-Gerilim Hikayesi

Aşık Cin Vakası

 

Bu yıl senelik izin için Aydın’ın Didim ilçesindeki yazlığımıza eşimle gitmeye karar verdik. Otobüs yolculuğundan sonra otogardan yürüme mesafesinde olan evimize gittik. Eve yerleştik, kahvaltımızı yaptık ve doğruca denize gittik. Birkaç gün bu şekilde devam etti günler. Fakat artık eşime Didim’in turistik yerlerini de gezmeyi teklif ettim. Hava kararmaya yakın bir zamanda Apollon Tapınağı’na gittik, müzeyi hızlıca dolaştık. Müzeyi gezerken kolonların arasından kulağıma kuvvetli bir rüzgar sesi geldiğini hissettim. Hızlıca sesin geldiği yöne doğru baktım ve hiçbir şey göremedim. Eşime de söyleyecek oldum, fakat onu tedirgin etmek istemedim.

“Hava bu kadar sıcakken, o rüzgar sesi de neydi öyle?” şeklinde içimden geçirdim. Müzeden çıktıktan sonra yol boyunca sağlı sollu kafeler mevcuttu. İleride yolun kenarında bir nargile kafe tabelası gördüm ve eşime tabelayı gösterip o yöne doğru yürüdük. Tabelaya doğru yanaştığımızda yolun sol tarafında harabe gibi duran evi gördük.

Etraftaki tüm evler, bakkal ve diğer binaların dışı kesme taştan yapılmış, fakat çok uzun yıllar önce inşa edilmiş, besbelliydi. Kafelerin mimarisi ise otantik bir yapıdaydı ve bu çok hoşuma gitti.

Kafeye oturduğumuzda nargile olduğunu görünce ayrıca sevindim. Bir şeyler atıştırıp semaverin yanında nargile sipariş verdik. Gün batmak üzereydi ve kafenin açık alandaki yerine oturuyorduk. Güneşin kızıl rengine karşı eşimle fotoğraf da çektirdik.

Her şey yolunda gidiyordu, yalnızca kafam müzede duyduğum o garip sese takılmıştı. Nargile içerken bir yandan etraftaki boş ve harabe şeklindeki evlere bakıyordum. Cinlerin bu tür yerlerde dolaştığı söylenir ya, büyük ihtimalle burada da bulunuyor olabilir diye düşündüm.

Eşimle gayet keyifli zaman geçiriyorduk. Lavaboya kadar gittiğinde ben de keyifli keyifli nargilemi içiyordum ki kulağımda müthiş bir uğultu duymaya başladım. Bir süre devam etti. Sanki birisi kulağımın içine üflüyordu. Ardından bir ses: “Muraaat!”. Birden irkildim ve kafamı sağa sola çevirdiğimde kimsenin olmadığını gördüm. Endişelenmeye başladım. Eşim lavabodan döndüğünde ona hiçbir şey belli etmedim. Fakat ben de lavaboya gitmek için yerimden kalktım. Lavaboda ellerimi ve yüzümü yıkadığım sırada kafam lavaboya doğru eğik pozisyondaydı. Bir kahkaha sesi duydum. Daha çok kadın sesine benziyordu. Kafamı hızlıca yukarı aynaya doğru kaldırdım. İçeride iki tuvalet kapısı vardı. Lavaboya girdiğimde ikisinin de ışıkları kapalıydı. Fakat kafamı kaldırdığımda bir tuvaletin ışığının yandığını gördüm. O sırada bir an önce lavabodan çıkmak istedim ve tam çıkacağım sırada kahkaha sesi sona erdi ve ışık söndü.

Hızlıca eşimin yanına gittim ve biraz sakinleşip kendime gelebilmek için yoğun bir şekilde nargile içmeye devam ettim. Eşim,

“Hayatım, her şey yolunda mı? Bir şey mi oldu? Yüzün soluk gibi sanki.” deyince,

“Yok, hayatım. Yüzümü yıkadım ya ondandır. Güneş çarptı herhalde. Geçer, merak etme.” diyerek geçiştirdim.

Eşim, halimi görünce ısrar etti:

“Hayatım, kalkalım istersen. İyi görünmüyorsun. Evde biraz yatar dinlenirsin hem.” deyince, hemen kabul ettim ve

“İyi olur aslında bitanem.” dedim.

Tapınağın biraz ilerisinde bir cami vardı, çok ilginçti. Kiliseden camiye çevrilmişti. Oraya doğru baktım ve arka taraftaki şadırvanı gördüm. O an içimden abdest almak geldi. Eşimle kafeden ayrıldık. Eşim beni beklerken şadırvana gittim, korku içinde abdest aldım. Fakat sonrasında bir rahatlama geldi sanki vücuduma.

Eşime söylememekte kararlıydım, fakat daha ne kadar ondan saklayabilirdim bu durumu kestiremiyordum.

Eve doğru yürürken çatı katının ışıklarının açık olduğunu gördüm ve eşime,

“Hayatım, ışığı açık mı bıraktın? Çatı katının ışığı yanıyor.” dediğimde, eşim aynı hızla bana dönerek,

“Ne ışığı? Ne açığı hayatım?! Sen gerçekten iyi değilsin.” deyince, yeniden çatı katına baktığımda, bir de ne göreyim? Işıklar kapalı.

Eşim, “Bak beni korkutuyorsun. Hemen eve geç ve yat, dinlen.” dedi kızgın bir şekilde.

Eve girdik, tekrardan elimi yüzümü yıkadım ve olayın sıcaklığıyla hemen yatağa girdim, dua okudum ve yattım. Fakat uyumak ne mümkündü..

Eşimin uyuduğunu gördüğümde kalkıp bir bardak süt içeyim dedim, belki daha rahat uyuyabilirim diye.

Evimiz tripleksti ve mutfak en alt kattaydı. Bir bardak sütü içtim ve sonradan kapının girişindeki kanepeye uzandım. Gözlerimi bir süre sonra açtığımda kendimi Apollon Tapınağı’nın etrafındaki harabe evlerden birinin kapısının önünde buldum. Gece saat kaçtı bilmiyordum. Yanımda ne telefon vardı ne de evin anahtarı. Öyle bir çığlık attım ki etraftaki köpekler hep bir ağızdan havlamaya başladı, işin garip tarafı kedi ve kuş sesleri de duyuyordum aynı anda.

Koşarak evin yolunu tuttum. Allah’tan yazlığımız çok uzakta değildi. Ama yine de oraya o saatte nasıl gelmiştim, anlam veremiyordum.

Ter içinde eve vardığımda evin kapısının arkadan kilitli olduğunu fark ettim. Zile bassam o saatte, eşime bu durumu hayatta anlatamazdım. Mecburen, kapının bahçesindeki salıncağa uzandım ve zor da olsa oracıkta uyumaya çalıştım. Sonra nasıl olduysa uyuyakalmışım. Sabah olduğunda, eşim evde beni aramış olacak ki kapının kilidini içeriden açtı ve kapıyı açınca, beni salıncakta sallanırken gördüğünde, o kadar korktu ki kahvaltı hazırlamak için eline aldığı tabağı elinden düşürdü.

O anda durumun vahametini bir kez daha kavradım ve bu durumu eşimle paylaşmaya karar verdim.

Eşim,

“Hayatım, sana neler oluyor Allah aşkına? Dün evdeydin, kapıyı içeriden kilitledim. Seni dışarıda buldum. Telefon ettim sana ama telefonunu yatak odasında bırakmışsın. Didim’e geldiğimizden beri sende bir haller var. Ben korkmaya başladım.” diye telaşlı telaşlı anlatınca, ben de artık dayanamayıp bütün olan biteni anlatmaya başladım.

Didim’e geldiğimizden beri yaşadıklarımı tek tek eşime anlatınca, iyice telaşlandı.

Ne yapsak acaba diye düşünürken, aklıma gelenleri eşimle paylaştım.

“Bir süre boyunca her gece, gecenin belli bir saatinde uykumdan sıçrar şekilde uyanıyordum. Bunun için doktora da gittik. Kullandığım ilaçlar kısmen fayda etse de tam geçmemişti. Bunun üzerine yeni evli olduğumuz için geçen yıl tavsiye üzerine üstümüzdeki kötü enerjiyi dağıtmak amacıyla bir kadın hocaya gitmiştik. Bizden yüksek miktarda para da istemişti hatırlarsan.“

Eşim, beni dinlerken araya girdi ve:

“O gün bu gündür sende bir tuhaflık var zaten. Sakın o kadın sana bir şey yapmış olmasın. Hiç içime sinmemişti zaten. O kadının sana olan bakışları hala aklımda” dedi hem telaşlı hem öfkeli bir şekilde.

“Artık bu durumdan ben de muzdaribim ve bir an önce kurtulmak istiyorum.” dedim çaresizce.

Eşimle o gün dışarı çıkmadık. Kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı sonrası kahvemizi içtik ve bir süre sonra yatak odasında uzandık.

Kısa bir süre uyuduktan sonra gözlerimi bir fısıltıyla açtım. Kulağıma gelen yine bir kadın sesiydi. Artık durum bende dayanamaz bir hal almıştı. Yataktan kalktım, lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Yeniden odaya döndüğümde yatağa uzandım ve düşünmeye başladım.

Duyduğum sesler hep kadın sesiydi ve kulağıma fısıldadığında şiddetli bir uğultu hissediyorum ve beni çok zorluyordu artık bu durum.

Eşim de bir süre sonra uyandı. Beni yatakta ellerim kafamın arkasında bağlı tavana bakar bir şekilde görünce,

“Yemeğe bir şeyler hazırlayayım bari.” diyerek mutfağa indi.

Bir süre sonra kendimi mutfakta buldum.. Elimde kanlı bıçak ve yere yığılı olan eşim.. Onu sırtından bıçaklamıştım.

Kendime geldiğimde her şey çok geçti. Eşim yerde hareketsiz yatıyordu, elimde bıçak vardı. Kan avuçlarımdan kollarıma akıyordu. Elimden bıçağı yere doğru attım ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.

İçinde bulunduğum duruma anlam veremiyordum. Ne ara mutfağa indim? Elimde bıçağın ne işi var? Biricik eşimi sırtından neden bıçaklayayım ki ben?!

Eşimin üstüne kapaklandım. Ellerimle yüzüne dokunuyordum. O sırada karşımda eşimin kılığına girmiş bir cin duruyordu ve bana bakıp pis pis sırıtıyordu. Kulağıma eğilip, “Sonunda yapabildin.” dedi sinir bozucu bir şekilde.

Bağırma seslerinden olacak ki komşular camı tıklamış, fakat ben kapıyı açmayınca polise haber vermişler. Polisler zorla eve girdi, eşimi o halde görünce ambulans çağırdılar. Haliyle beni de karakola götürdüler. Ne kadar anlattıysam da dinletemedim.

Nasıl anlatılırdı ki böyle bir şey?

Kim inanırdı bana?!

Şimdi muhtemelen hapse gireceğim. Fakat bu acıya, bu kedere ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.

Peki, eşim de vefat edince bitti mi bu çile acaba? Yoksa kaldığı yerden devam mı edecek bu durum?

Belli ki aşık cin vakasıydı bu yaşadığım..

Eşimi toprağa, beni bunalıma mahkum eden..

Şimdi ben bu durumdan nasıl kurtulayım?!

 

 

Dosyalar

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow