Taksitli Minimalizm

Ekim 27, 2025 - 17:00
 2  45
Taksitli Minimalizm

Minimal yaşam moda artık. Herkes sadeleşiyor, ama nedense kimsenin kredi kartı limiti sadeleşmiyor. Minimalizm artık bir yaşam felsefesi değil, kredi kartı kampanyası haline geldi. “Huzuru bulmak istiyorum” diyen herkesin elinde aynı poşetler. Evden üç kavanoz atıp yerine bej tonlarında 200 bin liralık koltuk alan yeni bir tür türedi: Taksitle Sadeleşenler.

Renk paletleri belli: bej, gri, kahverengi. Hepsi “ruhu dinlendiriyor” diye savunuluyor ama sonuç ortada; ülkece hepimiz hastane odasında yaşıyor gibiyiz. Bir de kahve kupası var ki o da illa beyaz olacak. Yanına Apple logosu denk gelecek. Hikâyeye “an’ı yaşıyorum” yazarsan tamamdır, sen artık sade bir insansın(!). Ruhun hâlâ yorgun ama feed’in ferahladı, tebrikler.

Ben bu çabaya gerçekten hayranım. İç huzuru ararken Bali’den getirilen tütsüler, Tokyo’dan ithal defterler, Danimarka tasarımı mumlar… Hepsi “sadelik” adına. Oysa bizde minimalizmin mottosu “az çoktur” değil, “az pahalıysa olmamıştır.” Bir şeyin “sade” olabilmesi için fiyat etiketinde en az dört sıfır olması şart...

Ama dürüst olalım: Biz minimalist falan değiliz. Biz Türk milleti olarak tam tersiyiz: maksimalistlerin torunlarıyız.

Gösterişi severiz, duygularımız bile abartılıdır. Birini affedeceksek mesajla değil, şiirle yaparız. Ayrılıyorsak da öyle sessizce çıkıp gitmeyiz, fonda Burak Kut çalar, story akar, altına da “Yaşandı Bitti...” yazarız. Market rafında deterjan alırken bile “ultra” olana elimiz gider; “süper” sıradan, “mega” yetmez, biz “ultra”yız çünkü karakter bunu gerektirir.

Birisi sevdiğimiz diziyi eleştirdi mi? Kişisel saldırı sayarız. Sen anlamazsın o sahne karakter gelişimiydi” diye sabaha kadar tartışırız. Biri tuttuğumuz takıma laf mı attı? Kollarımızı sıvayarak tartışmaya yüksek nabızla başlarız. Eş mi aile mi dost mu; kimin dediği önemli değil: Ama sonra da bio’ya “Sadelik, aklın zarafetidir.” yazarız... Shakespeare bile mezarından hayret ederi bize.

Ama bütün bu ironinin altında başka bir şey var: Biz sadeleşmekten değil, eksik görünmekten korkuyoruz.

O yüzden her köşeye bir obje, her duygumuza bir filtre, her yalnızlığımıza bir story koyuyoruz. Oysa gerçek sadeleşme; evi boşaltmak değil, içini boşaltmamayı öğrenmektir. Az konuşabilmek, az istemek, az ama doğru insanla kalabilmek… Mükemmel görünmeye çalışmadan düzgün bir insan olabilmek… Biraz eksik kalmayı, biraz sessiz kalmayı göze almak…

Çünkü içi dağınık bir ruh, bej duvarla değil, dürüst bir aynayla toparlanır. Yeni koltuk almadığında değil, yeni huzur satın almaya çalışmadığında sadeleşirsin. Minimalizm; duvarın rengiyle değil, niyetin berraklığıyla ilgilidir.

Ve işte acı gerçek: Ruhun kalabalıksa, evin ne kadar sade olursa olsun, yine bir gün o koltuğa oturup, içinden şunu geçirirsin: “Ben kim için sadeleştim?”

Gerçek minimalizm, satın alınamaz. O, taksitle değil, farkına varmakla başlar.

Neyi mi? 

Biraz eksik kalmayı, biraz sessiz kalmayı!

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Fatma Betül Öztürk Editör / Köşe Yazarı