Kadın Toplumun Aynası Vicdanı ve Sesidir...

Bugün halâ, “kadının yeri” denildiğinde bir evin köşesi, bir gölgenin ardı, bir erkeğin hükmü akla geliyorsa, biz halâ insanlığın ilk adımını tamamlayamamışız demektir. Çünkü kadının yeri, bir duvarın dibi değil; yaşamın tam ortası ve aynası olmalıdır.

Ekim 16, 2025 - 21:50
Ekim 17, 2025 - 18:32
 0  52
Kadın Toplumun Aynası Vicdanı ve Sesidir...

Toplumun aynasına bakmak istiyorsak, önce kadına nasıl davrandığımıza bakmalıyız. Çünkü kadın, yalnızca bir birey değil; bir ülkenin önce aynası sonra vicdanı, bir toplumun sesidir, bir kültürün hafızasıdır. Ne yazık ki bu ses, yüzyıllardır bastırılmış; emeği görünmez, kimliği sınırlandırılmış, yaşamı tehdit altında bırakılmıştır.

Tarihsel Başlangıçta bile toplum baskısı, kadının üretici bir güç olarak değil, erkeğin gölgesinde konumlandırıldığı dönemlerde belirginleşmiştir. Bu baskının kökleri Antik Çağ’a kadar uzanır. Kadın, çoğu uygarlıkta erdemin ve ahlakın sembolü olarak görülse de, bu “erdem” anlayışı onun özgürlüğünü kısıtlayan bir zincire dönüşmüştür.

Orta Çağ’da dinin kurallar üzerinden toplumu yönlendirmesiyle birlikte kadın üzerindeki baskı daha da belirginleşmiştir. “İtaatkâr kadın” modeli kutsanırken, sorgulayan, çalışan veya özgür ruhlu kadınlar dışlanmıştır.Bu dönem, kadının kimliğini bastıran en sert toplumsal kalıpların temellerinin atıldığı dönemdir.

Modern Çağ’da Devam Eden Baskı; Sanayi Devrimi ve sonrasında kadınlar ekonomik hayata katılmaya başlasada, “toplum ne der” korkusu değişmedi. 21. yüzyılda bile, kadının giyimi, konuşması, kahkahası bile yargılanırken. Baskının biçimi değişti ama özü hep aynı kaldı; kadını denetlemek.

Günümüzde bugün halâ kadınlar sosyal medyada, iş hayatında, hatta evlerinde bile görünmez bir denetim altındalar. Toplumun baskısı artık sözle değil, bakışlarla, yorumlarla ve beklentilerle sürüyor. Aslında baskı hiçbir zaman tamamen bitmedi, sadece şekil değiştirdi. Kadın cinayetleri artık yalnızca haber bültenlerinde okuduğumuz acı bir istatistik değil. Her birinin arkasında susturulmuş bir hikâye, yarım kalmış bir yaşam ve öksüz kalmış bir çocuk.Bir Annenin,Babanın zor şartlarda yetiştirdiği evlatlarının yok olması.

Yükselen sesler ve bu kadınların sesi, yüzyıllardır bastırılmış; emeği görünmez, kimliği sınırlandırılmış, yaşamı tehdit altında bırakılmıştır. Bugün halâ, “kadının yeri” denildiğinde bir evin köşesi, bir gölgenin ardı, bir erkeğin hükmü akla geliyorsa, biz hâlâ insanlığın ilk adımını tamamlayamamışız demektir. Çünkü kadının yeri, bir duvarın dibi değil; yaşamın tam ortası ve aynası olmalıdır. Her kaybedilen kadınla birlikte, toplum biraz daha eksiliyor. Çünkü kadına kalkan her el, aslında insanlığa uzanmış bir karanlıktır.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'na göre, 2023 yılında Türkiye genelinde 315 kadın erkekler tarafından yok edildi. 2024 yılında ise bu sayı 394'e yükseldi, bu da veri tutulmaya başlandığından itibaren en yüksek kadın cinayeti sayısı olarak kaydedildi. Bir kadını öldürmek, sadece bir canı değil, bir nesli, bir geleceği de yok etmektir.

Bir toplumda KADIN KORKARAK yaşıyorsa, o toplum özgür değildir. Bir kadının sesi susturuluyorsa, o toplumun adaleti de susturulmuştur. Bu yüzden mesele yalnızca “kadın cinayetlerini durdurmak veya sokakta dayak yiyen kadının kurtarmak” değildir. Asıl mesele, kadını eşit gören bir bilinci yerleştirmektir. Kadına verilen değer, ne kanunlarda ne afişlerde ne davranışlarda başlar ,asıl olan dilde ve düşüncede başlamasıdır.

Çünkü şiddet bir anda ortaya çıkmaz, düşüncede filizlenir ve büyür. Kadın, korunması gereken bir varlık değil; birlikte yaşanması gereken bir güçtür. Kadın, toplumun özüdür, kadın toplumun aynasıdır ,kadın annedir, üretendir, yaşatandır. Kadın yaşarsa, toplum nefes alır.

‘Kadın susarsa, insanlık da susar’

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Dr.Nergül Yılmaz 1970 yılında Giresun’un Görele ilçesinde doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi bölümünden mezun oldu. Kıbrıs Rauf Denktaş Üniversitesi’nde Sosyoloji üzerine doktorasını yapmaktadır. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Yönetimi, Yeditepe Üniversitesi’nde Yaşam Koçluğu , Marmara Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler, Reklam ve Pazarlama, Aydınlar Üniversitesi’nde Sağlık Hukuku ve Sigortacılık gibi alanlarda sertifikalar aldı. AFAD’dan tam branş sertifikası dahil,psikoloji, yaşam koçluğu ve sosyal medya alanlarında çok sayıda eğitim programını bitirdi. Nergül Yılmaz, kariyerine gazetecilikle başladı; Daha sonra Rize Spor Dergisinde Genel Yayın Yönetmeni olarak dergi sektöründe yer aldı. Mavi Karadeniz TV dergisi,Life Dergisinde baş editör olarak görev aldı. Daha sonra Center Life adında dergi çıkartmıştır.Radyo ve televizyon projelerinde aktif olarak program ve sunuculuk ,program yapım,basın danışmanlığı olarak bir çok medya alanında yer aldı. Amasya Haber’de köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca Anadolusesi web sitesinde Türkiye tarihi ve özgün yazıları yayımlanmaktadır.Belgesel metin yazılarıyla yazarlığa adım atmış, ve “Hiç Beklemediğimsin” kitabın yazar koçluğunu üstlenmişdir. Kitabın devamı olan ikinci bölüm baskısı için hazırlık aşamasını yapmaktadır. Zeigarnik Aşk, Siyah Sarmaşıklar, Kadının Gücü ve Karanfil Esintisi ve son olarak Özgürlük Kristali derleme kitaplarında eserleri yer aldı. Ailesine ithaf ettiği "Hüzünlü Kalemim", adlı ilk kitabını Temmuz ayında çıkarmış ve tüm geliri sosyal projelere adamıştır. Sosyoloji ve psikoloji üzerine eğitim alan ve , bu alanlarda makaleler yazmakta ve zaman, zaman danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Medya, sosyoloji ve psikoloji üzerine akademik birikimini toplumsal duyarlılıkla harmanlayarak üretmeye devam etmektedir.